

Kurt Yokuş Yukarı Koşmasın
Hoca'nın yolu bir gün ormana düşer. Eşeğini bir kenara bırakıp şöyle temiz bir hava almak için çevreyi dolaşmaya çıkar. Bir süre sonra eşeğinin anırma sesleriyle birlikte geriye döner. Geriye döner dönmesine de eşeğini kurt çoktan yemiş ve yokuşa doğru kaçmaya başlamıştır bile. Tam bu sırada komşularından birisi;
"Hocam, koş kurt kaçıyor!" diye bağırmaya başlayınca Hoca da: "Komşum, boş yere bağırıp çağırma, ne de olsa bizim eşek gitti, hiç olmazsa tok karnına kurt yokuş yukarı koşmasın."der.
Her durumda kendimizi kaybetmeden, sorunları mantıklı bir şekilde değerlendirmeye ve affetmeye çalışmalıyız. Olan bitene takılıp kalmak yerine, durumun getireceği olumsuzlukları büyütmeden, sakin ve sağlıklı bir şekilde çözüm aramak daha verimli olacaktır.
Senin Gibilere Muhtaç Olmamak için
Cimrilerden birisi Hoca'ya takılır: Hocam parayı çok sevdiğini öğrendim, acaba neden?" Hoca bu kendini bilmeze cevapta gecikmez;
Senin gibilere muhtaç olmamak için." deyiverir.
İnsan, başkalarına muhtaç olmamak için kendi ayakları üzerinde durmalı, hayatını kendi değerleriyle şekillendirmelidir. Yardım istemek gerekli olabilir, ancak sürekli başkalarına bağımlı olmak, insanın özgürlüğünü ve onurunu zedeler. Kendi değerlerine sahip çıkmak, insanın iç huzurunu sağlar ve dış dünyaya karşı daha güçlü bir duruş sergilemesini sağlar. Hayatın her alanında, kendi amacını seçmek ve bu doğrultuda ilerlemek, insanın öz benliğini korumasına yardımcı olur.
Aynı Merdiveni Kullandı
Günün birinde Nasreddin Hoca, Akşehir'i ziyaret eden bir papazla tanışır. Papaz, Hoca'nın ününü daha önce duyduğu için onu denemek ister ve;
"Hoca Efendi, bana söyler misin, Peygamberiniz Hazreti Muhammed Miraç'a nasıl yükseldi?" diye sorar.
Sorudaki inceliği anlayan Hoca da Papaz'a bir soru sorar: "Papaz Efendi, Papaz Efendi! Sizin Peygamberiniz Hz. İsa göğe yükselmedi mi?" Papaz şaşkın vaziyette ne diyeceğini düşünürken, Hoca hemen cevabı yapıştırır:
"Peygamberimiz Hazreti Muhammed, Miraç'a giderken sizin Peygamberiniz Hazreti İsa için hazırlanan merdiveni kullandı.”
Hayatta farklı inançlar ve bakış açıları her zaman olacaktır. Önemli olan, bu farklılıklar karşısında alçakgönüllü, anlayışlı ve hoşgörülü olabilmektir. Dindarlık, sadece kendi inancını yaşamak değil, aynı zamanda başkalarının inançlarına saygı duyarak onların da yaşamlarına ışık tutmaktır.
Bahardan Hoşnut Olmayan Var mı?
Hoca ve arkadaşları bahar mevsiminde bir çınarın altında oturmuş, çaylarım içerlerken aralarından biri Hoca'yı sözüm ona imtihan etmek ister:
"Yahu Hocam, bu insanlar yaz aylarında sıcaktan, kış aylarında ise soğuktan şikâyet ederler; sizce bu şikâyetin sebebi nedir?" Hoca bu, hemen cevabını veriverir:
"Komşu, komşu, sen onlara kulak asma, bak içinde yaşadığımız bahardan hiç hoşnut olmayan var mı? Sen hayatını yaşamaya devam et."
Şikâyet etmek yerine, içinde bulunduğunuz anın güzelliklerini görün. Her mevsim kendi içinde değerlidir; önemli olan, hayata hangi açıdan baktığınızdır.
Şıkır Şıkır Akçeler
Nasreddin Hoca'nın kadı olduğu günlerden birinde gürültülü bir şekilde kapısı açılır ve iki adam içeri girerler. Adamlardan biri diğerinin yakasını tutarak Hoca'nın huzuruna getirir. Son derece hiddetli olan adam Hoca'nın 'Ne oluyor?' demesine fırsat vermeden anlatmaya başlar: "Kadı Efendi, bu adam rüyamda benden şıkır şıkır yirmi akçe aldı. İstiyorum, vermiyor. Şikâyetçiyim." Kadı Efendi rüyada yirmi akçe alan adamı yanına çağırır ve yirmi akçe vermesini ister. Şaşkına dönen adam Kadı'nın sözünü dinler ve yirmi akçe verir. Akçeleri alan Kadı önündeki çekmeceye şıkır şıkır saydıktan sonra rüya sahibine; bakalım şu şıkırtıları..." der. Sonra da akçeleri sahibine vererek, sakalım sıvazlar ve;
"Haydi güle güle. Bir daha birbirinizin hakkını yemeyin." diye seslenir. İki adam dostça ayrılıp giderlerken Kadı'nın yanında hazır bulunanlar da karara hayran kalırlar.
Hayat, bazen karmaşık ve anlaşılmaz görünse de aslında basit bir dengeye dayanır. Başkalarına hoşgörü, anlayış ve saygı gösterdiğimizde, iç huzurumuzu bulur ve dış dünyayla barış içinde yaşarız. Bu dünyada ne kadar çok şey değiştiremeyebiliriz, ama kendimizi değiştirebiliriz. İçsel barışımızı sağladığımızda, çevremize de barışı yansıtabiliriz. Her adımda, her davranışta adalet, empati ve sabır gösterdiğimizde, gerçek huzura ulaşırız. Unutmayalım ki, hayatın anlamı başkalarına ve kendimize nasıl davrandığımızla şekillenir.
On Yıllık Sözümden mi Döneyim
Hoca bir gün dostlarıyla sohbet ederken konu döner dolaşır. Hoca'nın yaşına gelir ve arkadaşlarından biri sorar: "Hoca Efendi, kaç yaşındasın?" Hoca hiç düşünmeden; "Elli..." deyiverir. Bir başka arkadaşı da; "Yahu Hocam! Sen on yıl önce de 'elli' diyordun. On yıl geçti hâlâ elli diyorsun. Bu nasıl iştir?" diye sorar. Hoca hiç istifini bozmadan cevabını verir:"Beyler, söz ağızdan bir kere çıkar. Siz istiyorsunuz diye, bu yaştan sonra on yıllık sözümden mi döneyim?"
İnsanlar zamanla değişebilir, ancak verdiğimiz sözlere sadık kalmak, güvenilirliğimizi ve karakterimizi gösterir. Her durumda, tutarlı ve güvenilir olmak, insan ilişkilerinde en değerli özelliklerden biridir. Kendi sözlerimizin ve kararlarımızın arkasında durmak, bazen komik veya garip görünebilir, ama aslında bu, bizim sağlam karakterimizi yansıtır.
Oğlumun Babası Öldü de Onun Yasını Tutuyorum
Nasreddin Hoca, günün birinde karalara bürünmüş vaziyette sokağa çıkar. Onun bu hâlini görenler; "Hocam, hayırdır, biz seni hep yeşil cübbenin içinde görüyorduk, ne oldu da karalara burundun?" deyince Hoca, soruların ardı arkasınınn kesilmeyeceğini anlar ve; "Sormayın dostlar oğlumun babası öldü de onun yasını tutuyorum." der.
Bazen, toplumun gelenek ve normlarına uymak zorunda hissettiğimizde, gerçek duygularımızı gizlemek zorunda kalabiliriz. Ancak, bu tür baskılarla yüzleşirken, mizahi bir dil veya esprili bir yaklaşım kullanmak, hayatın tuhaflıklarıyla başa çıkmak için etkili bir yöntem olabilir. Gerçekleri anlamak ve doğru bir şekilde iletişim kurmak, toplumun beklentilerini yerine getirmekle değil, samimi ve doğru bir şekilde kendimizi ifade etmekle ilgilidir.
Gençlikle Yaşlılığın Hiç Farkı Yokmuş
Nasreddin Hoca komşuları ile bir sohbeti esnasında; "Gençlikle yaşlılık arasında hiçbir fark yokmuş." der. Bunun üzerine çevresindekiler; "Olur mu Hocam, hem de dağ gibi fark var." deyince Hoca; "Komşular ben bunu denedim, gençliğimde bizim evin önünde bir taş vardı. O zamanlar kaldırmak istedim, kaldıramadım. Geçenlerde aklıma geldi, taşı tekrar kaldırmak istedim, yine kaldıramadım. Bu sebepten anladım ki gençlikle yaşlılığın hiç farkı yokmuş." der.
Hayatın her döneminde karşılaştığımız zorluklar farklı olabilir, ancak bu zorluklar, yaşımız ne olursa olsun bizlere bir şeyler öğretir. Gençlikte fiziksel gücümüzü, yaşlılıkta ise deneyim ve sabırla yaklaşırız. Hoca'nın örneği, yaşamın her döneminde sabırlı olmanın ve gerçeklerle yüzleşmenin önemini vurgular. Yaşlandıkça bedenimiz değişse de, içsel gücümüzü ve anlayışımızı kaybetmemek, her anı değerli kılmanın anahtarıdır.
Ben Zaten İnecektim
Günün birinde Hoca Efendi pazara gitmek için eşeğine biner ve yola koyulur. Bir süre gittikten sonra eşek huysuzlanır ve ardından hoplayıp zıplamaya başlar. Derken Nasreddin Hocada eşekten düşüverir. Düşer düşmesine de çevresine toplanan çocuklar toplu hâlde bağırmaya başlarlar:
"Nasreddin Hoca eşekten düştü, Nasreddin Hoca eşekten düştü."
Hoca, şöyle bir sağına soluna baktıktan sonra büyüklerden kimselerin olmadığını görünce eşe dosta rezil olmamak için;
"Çocuklar, eşekten düşmedim, ben zaten eşekten inecektim." deyiverir.
Bazen, zor durumlar ve hatalar karşımıza çıktığında başkalarının gözünde küçük düşmekten korkarız. Ancak önemli olan, içsel gücümüzü kaybetmeden, kendimize olan saygımızı koruyarak bu durumlarla başa çıkmaktır. Hayatta karşımıza çıkacak olumsuzluklardan ve hatalardan ders almak, kendimize olan güvenimizi kaybetmemek, gelişimimizi sağlayan önemli bir adımdır.
Evinizi de Hatırlayın
Nasreddin Hoca günün birinde hastalanır. Yatak yorgan derken, Hoca’ya geçmiş olsun ziyaretleri başlar. Bir gün böyle, iki gün böyle…Bu arada Hoca da yatağın içinde ağrıların etkisiyle kıvranmaktadır. Geçmiş olsuna gelen komşular da ilk geldiklerinde; “Hocam, geçmiş olsun, ne oldu, nasılsın?” dedikten sonra hastayı bırakıp kendi aralarında sohbeti koyulaştırmaktadırlar. Hoca’ nın hanımı da gelenlere şerbet ikram etmekte, bu arada vakit de ilerlemektedir. Çünkü her gelen oturmakta, bir türlü kalkmayı hatırlayamamaktadır.
Hocanın ağrısı çoktur ama misafirlere de “Kalkın gidin,” diyemez. Ne kadar inlerse de, sızlarsa da, oflarsa da hepsi boşuna… Bütün bu ofultuların sonunda hiç kimse yerinden bile kıpırdamaz. Vakit epeyce ilerleyince misafirlerden birisi; “Hocam kusura bakma, geç oldu biz gidelim, daha sonra yine geliriz. Bir emrin olursa haberimiz olsun.” Deyince, Hoca taşı gediğine koyuverir:
“Vallahi komşular bu öğüdümü iyi öğrenin: Bundan sonra hasta ziyaretine gittiğinizde evinizi de hatırlayın, başa bir diyeceğim yok, haydin güle güle.”
Kibarlık, başkalarına saygı göstermeyi ve onları düşünmeyi gerektirir. Ancak bazen kibarlık, kendi sınırlarımızı korumayı da içermelidir. Başkalarına nazik olmak, onları mutlu etmek için her zaman kendi ihtiyaçlarımızı geri plana atmamak gerektiğini unutmamalıyız. Yardımseverlik ve kibarlık arasında denge kurmak, hem bizim hem de başkalarının huzurlu olmasını sağlar.
Allah'ın Rahmetinden Kaçılmaz
Günün birinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Elbette yağmur yağdığı vakit ya koşulur, ya da bir yerlere sığınılır. Nasreddin Hoca da yağmurun yağışını ve sokakların yalnızlığını pencereden seyrederken bir de bakar ki yağmurdan kaçan bir adam... Hoca biraz dikkatli baktığında bunun bir komşusu olduğunu anlar ve pencereyi açarak; "Komşu, komşu, utanmıyor musun, niçin Allah'ın rahmetinden kaçıyorsun?" deyince adam koşmayı bırakır ve yavaş yavaş evine doğru gider. Bu arada adamın da ıslanmadık yeri kalmaz. Ertesi gün hava yine yağmurludur. Bu defa Hoca Efendi alışveriş için sokağa çıkmıştır. O, işini bitirip de hızlı adımlarla evine doğru giderken bir gün önceki komşusunun evinin önünden geçer. Bu sefer komşusu "Hoca Efendi, Hoca Efendi, sen dün bana 'Allah'ın rahmetinden kaçılmaz.' demiştin; bak şimdi kendin kaçıyorsun." deyince, Hoca komşusuna doğru döner ve "Be adam! Ben Allah'ın rahmetinden kaçmıyorum, Allah'ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum." der.
Hayatını yönlendiren amaçları ve değerleri belirle, ama bu yolculukta çevrenin ne dediğine fazla takılma. Herkesin kendi doğruları ve bakış açıları vardır, ama önemli olan senin neyi doğru bildiğindir. Hedeflerine ulaşırken, başkalarının söyledikleri seni yönlendirebilir, ama nihayetinde senin iç sesin ve kararların seni en doğru yere götürür. Kendi amaçlarını belirlerken, değerlerinden ve inançlarından ödün verme. Çünkü, tıpkı Nasreddin Hoca'nın yaptığı gibi, yağmurdan kaçmak yerine, ona saygı göstererek kendi yolunu seçebilmek, en büyük özgürlüktür.
- Full access to our public library
- Save favorite books
- Interact with authors


Kurt Yokuş Yukarı Koşmasın
Hoca'nın yolu bir gün ormana düşer. Eşeğini bir kenara bırakıp şöyle temiz bir hava almak için çevreyi dolaşmaya çıkar. Bir süre sonra eşeğinin anırma sesleriyle birlikte geriye döner. Geriye döner dönmesine de eşeğini kurt çoktan yemiş ve yokuşa doğru kaçmaya başlamıştır bile. Tam bu sırada komşularından birisi;
"Hocam, koş kurt kaçıyor!" diye bağırmaya başlayınca Hoca da: "Komşum, boş yere bağırıp çağırma, ne de olsa bizim eşek gitti, hiç olmazsa tok karnına kurt yokuş yukarı koşmasın."der.
Her durumda kendimizi kaybetmeden, sorunları mantıklı bir şekilde değerlendirmeye ve affetmeye çalışmalıyız. Olan bitene takılıp kalmak yerine, durumun getireceği olumsuzlukları büyütmeden, sakin ve sağlıklı bir şekilde çözüm aramak daha verimli olacaktır.
Senin Gibilere Muhtaç Olmamak için
Cimrilerden birisi Hoca'ya takılır: Hocam parayı çok sevdiğini öğrendim, acaba neden?" Hoca bu kendini bilmeze cevapta gecikmez;
Senin gibilere muhtaç olmamak için." deyiverir.
İnsan, başkalarına muhtaç olmamak için kendi ayakları üzerinde durmalı, hayatını kendi değerleriyle şekillendirmelidir. Yardım istemek gerekli olabilir, ancak sürekli başkalarına bağımlı olmak, insanın özgürlüğünü ve onurunu zedeler. Kendi değerlerine sahip çıkmak, insanın iç huzurunu sağlar ve dış dünyaya karşı daha güçlü bir duruş sergilemesini sağlar. Hayatın her alanında, kendi amacını seçmek ve bu doğrultuda ilerlemek, insanın öz benliğini korumasına yardımcı olur.
- < BEGINNING
- END >
-
DOWNLOAD
-
LIKE
-
COMMENT()
-
SHARE
-
SAVE
-
BUY THIS BOOK
(from $6.79+) -
BUY THIS BOOK
(from $6.79+) - DOWNLOAD
- LIKE
- COMMENT ()
- SHARE
- SAVE
- Report
-
BUY
-
LIKE
-
COMMENT()
-
SHARE
- Excessive Violence
- Harassment
- Offensive Pictures
- Spelling & Grammar Errors
- Unfinished
- Other Problem
COMMENTS
Click 'X' to report any negative comments. Thanks!